Yeni bir dünya ve Türkiye düzeni kurulabileceğine inanmak için “Neoliberalizme karşıyım” demek, işin başlangıcı sayılabilir.
Ancak bu sözün havada kalmaması için özünü geliştirmek, uygulamaya dönük somut tasarımlar, inandırıcı hazırlık ve söylemler geliştirmek gerektiği çok açık.
Neoliberalizme karşı olmak, 5’li ihale çetesine eleştiri getirmenin ötesinde, özelleştirmeye ilişkin ciddi bir karşıt tutum almayı zorunlu kılar örneğin.
Yalnızca elektrik zamlarından vazgeçilmesi için direnmek, işin özünden kaçınmak sayılabilir. Çünkü işin özü ve zamların asıl nedeni, elektrik dağıtım şirketlerinin özelleştirilmiş olması ve enerji dağıtımından kâr edilmesidir.
Neoliberal karşıtı; enerjinin yanı sıra, sağlık gibi, eğitim gibi temel kamu hizmetlerinin kamu eliyle yürütülmesinden yanadır ve burada hiçbir esneklik gösteremez. Merkez Bankası’nın özerkliğini, son dönemde nedense hiç gündeme taşınmayan üniversite özerkliği, TRT’nin özerkliği gibi de algılayamaz.
Merkez Bankası’nın özerk ya da bağımsız kılınması, kimilerinin kulağına bir özgürlük simgesi gibi gelebilir ancak bu uygulama halis muhlis bir sömürgeci küreselleşme dayatmasıdır. Neoliberal karşıtı kamucular, ulusal paranın ve ulusal ekonominin kalesi diye gördükleri Merkez Bankası’nın neoliberal kurgu içinde “bağımsızlaşması”nı, küresel sömürgecilik ağına uyumlu hale gelmesi ve onun istekleri doğrultusunda davranması olarak tanımlarlar.
Neoliberal karşıtlığı, hiç yalpa yapmadan halkın çıkarlarından yana planlı, programlı, tutarlı bir düşünce ve siyasi çizgi ister.
Peynir gemisinin lafla yelken açtığı sularda zayıf bir soluk olarak kalamaz.
Işık Kansu